Dwight David Eisenhower (14 Ekim 1890, Denison, Teksas, Teksas – 28 Mart 1969, Washington, ABD), lakabı "Ike", ABD'nin 34. başkanı (1953-1961). II. Dünya Savaşı'nda 1944-45 yıllarında Batı Avrupa'daki Müttefik kuvvetlerinin başkomutanlığını yapmıştır. 1951'de NATO'nun ilk başkomutanı olmuştur. Alman asıllıdır.
Başkanlık dönemi süresince; Kore Savaşındaki ateşkesi korudu, Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliğine yapılan baskıyı devam ettirdi, savunma öncelikleri gerekçesiyle nükleer silahlar üretti, uzay yarışını başlattı ve Sosyal Güvenlik programını genişletti. 1953'te İran'da yapılan darbeyle, Muhammed Musaddık'ın devrilerek yerine Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin getirilmesinde etkin rol oynamıştır.
Dwight Eisenhower, yoksul bir ailenin yedi oğlundan üçüncüsüydü. Alman asıllı ailesi 18. yüzyılın ortalarında Kuzey Amerika'ya göç etmiş, ilk önce Pensilvanya'ya daha sonra Kansas'a yerleşmişti. Eisenhauer olan asıl adları Eisenhower olarak İngilizceleşti. Güçlü bir dinsel gelenek içinde yetişti ve küçük yaşta çalışmaya başladı. Eisenhower, ortaöğrenimini 1909'da tamamladıktan sonra West Point'teki ABD Askerî Akademisi'ne girdi (1911). Militarizme karşı olan ailesi buna rağmen, Eisenhower'ın West Point'i tercih etmesine karşı çıkmayıp destekledi. Güçlü bir atlet olarak girdiği yarışmalarda ödüller aldı, ancak dizindeki sakatlık nedeniyle spor kariyeri sona erdi. Parlak bir dereceyle olmasa da 1915'te akademiyi bitirdi; 1918'e kadar Teksas ve Georgia'daki çeşitli kamplarda piyade olarak hizmet etti. Teğmen olarak atandığı San Antonio'da bir et toptancısının kızı olan Mamie Geneva Doud ile evlendi (1 Nisan 1916). Çiftin iki oğlundan ilki üç yaşında kızıl hastalığından öldü. İkinci oğlu olan John Sheldon Doud Eisenhower 3 Ağustos 1922'de doğdu. John Amerikan ordusunda hizmet verdikten sonra Tuğgeneral olarak emekli oldu. Daha sonrasında yazar olan John, 1969 ve 1971 yılları arasında Amerika'nın Belçika Elçiliği görevinde bulundu. John rastlantı eseri D-Day gününde, 6 Haziran 1944'te West Point'ten mezun olmuştur.
I. Dünya Savaşı sırasında bir tank eğitim merkezine komuta etti. Burada yüzbaşı rütbesine yükseldi ve Üstün Hizmet Madalyası aldı. 1922-1924 yılları arasında Panama Kanal Bölgesi'nde görev yaptı. 1926 yılında Kara Kuvvetleri Komuta ve Kurmay Okulu'ndan birincilikle mezun olduktan sonra Kara Kuvvetleri Savaş Akademisi'ni bitirdi. Fransa ve Washington'daki hizmetlerinin ardından 1933'te Genelkurmay Başkanı General Douglas MacArthur'un yaverliğine getirildi. İki yıl sonra MacArthur ile birlikte Filipinler'e giderek, yerel ordunun düzenlenmesine yardımcı oldu.
II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden kısa bir süre sonra ABD'ye döndü ve Haziran 1941'de Albay rütbesiyle 3. Ordu kurmay başkanı oldu. ABD savaşa girince, Kara Kuvvetleri kurmay başkanı olan George C. Marshall tarafından savaş planları dairesine atandı. Kısa süre içinde 3 Ekim 1941'de Tuğgeneral1 rütbesine terfi etti. Haziran 1942'de kendinden yüksek rütbeli 366 subay arasından Avrupa'daki ABD kuvvetlerinin komutanlığına seçildi. Silik sayılabilecek bir meslek yaşamının ardından böylesine hızlı yükselmesini askeri strateji ve örgütleme konusundaki bilgi ve yeteneğinin yanı sıra, ikna etme, ara bulma ve uyumlu davranmasına borçluydu.
Temmuz 1942'de Korgeneral rütbesine terfi etti ve Müttefiklerin Kuzey Afrika'ya yönelik Meşale Harekatı'nı yönetmekle görevlendirildi. Müttefiklerin 8 Kasım 1942'de başlayan bu ilk önemli saldırısını Mayıs 1943'te başarıyla sonuçlandırdı. Şubat 1943'te Orgeneral rütbesine terfi etti ve Sicilya ile İtalya ana karasına yönelik amfibi harekâtı yönetti.
24 Aralık 1943 tarihinde Müttefik Sefer Kuvvetleri başkomutanlığına atandıktan sonra, Manş Denizi'ni aşarak Avrupa'da toplu bir saldırıya girişmeyi öngören harekâtın hazırlıklarını yürütmek üzere Londra'ya gitti. 6 Haziran 1944 tarihinde fırtınanın bir ara dinmesinden yararlanıp tehlikeyi göze alarak Manş'ı geçme emrini verdi. Yaklaşık 4 bin gemiyle Normandiya'ya çıkan bir milyona yakın asker, Fransa'yı işgalden kurtardıktan sonra Ardennes'teki Alman karşı saldırısını alt etti ve Mart 1945'te Ren Nehrini geçti. 7 Mayıs'ta Almanya teslim oldu ve Avrupa'da savaş sona erdi.
ABD'de bir kahraman gibi karşılanan Eisenhower, Başkan Harry S. Truman tarafından Kara Kuvvetleri kurmay başkanlığına atanınca emeklilik tasarısını erteledi. İki yıl kadar savaş ordusunun terhisi ve askeri hizmetlerin merkezi bir komuta altında birleştirilmesiyle uğraştı. Mayıs 1948'de ABD'nin en ünlü ve saygın askeri olarak görevden çekildi ve Columbia Üniversitesi mütevelli heyeti başkanı oldu. Aynı yıl yayımlanan Crusade in Europe (Avrupa'daki Savaşımız,
Daha 1943 başlarında başkan adaylığından söz edilen Eisenhower'ın kişisel özellikleri ve askeri ünü her iki partinin de onu kazanmaya çalışmasına yol açtı. 1952 yılında Cumhuriyetçi olduğunu açıklayarak partinin ön seçimlerinde Ohio senatörü Robert A. Taft'ın karşısına çıktı. Haziran 1952'de ordudan ayrıldı ve Taft yandaşlarıyla kıyasıya bir çekişmenin ardından ilk turda Cumhuriyetçi başkan adaylığını kazandı. Başkan yardımcısı adaylığına Kaliforniya senatörü Richard M. Nixon'ı seçti. İleri yaşına karşın Demokrat Parti adayı Adlai E. Stevenson karşısında etkili bir kampanya yürüttü. Eisenhower-Nixon ikilisi 39 eyaletin desteğini alarak başkanlık seçimini kolayca kazandı. Cumhuriyetçi Parti az bir farkla Kongre'de de çoğunluğu ele geçirdi; ama iki yıl sonra her iki mecliste de azınlığa düştü.
Franklin D. Roosevelt ve Harry Truman gibi Demokrat başkanların tersine, federal yönetimde yürütmenin güçlü olmasından yana değildi. Askerlikteki yetişme biçiminin ve yönetim konusundaki bilgi yetersizliğinin de etkisiyle, danışman ve kabine üyelerine yetki vererek ayrıntılarla ilgilenmemeyi yeğledi.
İlk başkanlık döneminde Demokratlardan çok, kendi partisinin sağ kanadıyla anlaşmazlığa düştü. Biraz da partinin birliğini koruma kaygısıyla, yönetimi komünist etkisinde kalmakla suçlayan Senatör Joseph R. McCarthy'yi açıkça kınamaktan kaçındı. Bazı özel konuşmalarında McCarthy'den hoşlanmadığını dile getirmekle birlikte, zaman zaman McCarthy yanlılarının saldırılarını destekler bir tutum takındı. Geliştirdiği bağlılık-güvenlik programı uyarınca yüzlerce federal yönetim görevlisi işten atıldı. Onayladığı bir yasayla Kongre, Amerikan Komünist Partisi'ni yasa dışı ilan etti. 1954 sonbaharında McCarthy'nin askeri ve sivil görevlilere yönelik suçlamalarının beş hafta boyunca televizyonda yayınlanması, ülke çapında sansasyon yarattı. Bu olaydan sonra McCarthy saygınlığını yitirirken, antikomünist çılgınlık da yatıştı.
Daha çok dış ilişkilerle ilgilendi. Dışişleri bakanı John Foster Dulles'la birlikte, komünizmin yayılmasını durdurmaya yönelik ortak savunma anlaşmalarına büyük büyük çaba harcadı. Resmen göreve başladıktan kısa bir süre sonra Kore'yi ziyaret etti ve Josef Stalin'in ölümünün sağladığı elverişli ortamdan yararlanarak Temmuz 1953'te Kore Savaşı'nı sonlandıran ateşkes görüşmelerini başlatmayı başardı. Aralıkta da bütün dünya ülkelerinin nükleer bilgi ve malzeme birikimlerini uluslararası bir kuruluşun gözetimi altında birleştirilmelerini önerdi. Bu düşünce 1957 yılında 62 ülkenin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nı (IAEA) kurmasına yol açtı.
Temmuz 1955'te Cenevre'deki zirve konferansında Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği liderleriyle buluştu. ABD ve SSCB'nin birbirlerinin askeri üslerini havadan sürekli gözetleyebilmelerine yönelik göklerde serbestlik önerisi, dünya kamuoyunda olumlu karşılanmakla birlikte SSCB tarafından reddedildi. Eylül 1954'te yörede komünizmin yayılmasını önlemek üzere Güneydoğu Asya Antlaşması Teşkilatı'nın (SEATO) kurulmasını sağladı. NATO'nun gücü de 1955'te Batı Almanya'nın katılmasıyla arttı.
Yönetimi dış ilişkilerde tutarsız davrandığı gerekçesiyle çeşitli eleştirilere hedef oldu. Bir yandan Çin'e karşı Milliyetçi Çin'in lideri Çan Kay-şek'in iplerini bırakma tehdidi savrulurken, Nisan 1954'te Milliyetçi Çin ile, Çan Kay-şek'i Çin'e saldırmaktan alıkoyan bir savunma antlaşması imzalandı. Komünist saldırılarına karşı Dulles'un misilleme vaadine karşın, Fransa ve Vietnamlı gerillalar arasında süregelen Çinhindi Krizi'nde ABD'nin rolünü mali ve askeri yardımıyla sınırlı tutma yolunu seçti.
1955 yılında bir kalp krizi ve 1956 yılında bir bağırsak ameliyatı geçirmesine karşın kısa sürede toparlandı. Cumhuriyetçi Parti tarafından oy birliğiyle yeniden başkanlığa aday gösterildi. İkinci kez karşısına çıkan Demokrat aday Stevenson'ı büyük bir yenilgiye uğrattı. Ama Demokratlar iki mecliste de yeniden çoğunluğu kazandılar ve 1958 yılında aynı başarıyı gösterdiler. Muhalefet partisinin egemen olduğu üç Kongre ile çalışan ilk başkan oldu.
Seçim kampanyası sırasında Mısır'ın Süveyş Kanalına elkoymasıyla patlak veren Süveyş Krizi Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail'in Mısır'a saldırması ve Sovyetler Birliği'nin Mısır'ın yanında yer almasıyla tırmanışa geçti. Bunun üzerine Eisenhower Kongre'den, komünist saldırısına karşı yardım isteyen Orta Doğu ülkelerine ABD silahlı kuvvetlerini gönderme yetkisi istedi. ABD'nin üstlendiği bu yükümlülük sonradan Eisenhower Doktrini adıyla anıldı.
ABD Yüksek Mahkemesi'nin 1954 yılında resmi okullarda ırk ayrımcılığının anayasaya aykırı olduğunu açıklamasından sonra, özellikle güney eyaletlerinde çekişmeler ve şiddet hareketleri baş gösterdi. Arkansas eyaletindeki Little Rock'ta federal mahkemenin bir lise için aldığı öğrenim birliği kararının engellenmek istenmesi üzerine, eyalet valisinin başını çektiği girişimi bastırmak amacıyla bin kişilik bir federal kuvvet gönderdi. Birçok kez ırk ayrımından hoşlanmadığını belirtmekle birlikte, ırkların toplumsal kaynaşmasının zamanla gerçekleşebileceği kanısındaydı. 1957 Medeni Haklar Yasası 1875'ten sonra bu yönde atılan ilk yasal adım oldu.
Sovyetler Birliği'nin 1957 yılında Sputnik I adlı ilk insan yapımı uyduyu yer çevresinde yörüngeye oturtması Amerikalıları derinden sarstı. Birçok kimse Eisenhower'ı askeri harcamaları kısıtlamak ve bir uzay programı geliştirememekle suçladı. Uzay araştırmalarını desteklemek ve bilimsel inceleme fonlarını artırmak için önlemler alındı. Temmuz 1958'de Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) kuruldu. 1957 sonbaharında başlayıp 1958 yazına değin süren ekonomik durgunluk nedeniyle yeniden eleştirilere neden oldu. Enflasyonu tırmandırmaktan çekindi. Piyasayı canlandırmak için vergileri düşürmeyi ya da kamu harcamalarını artırmayı reddetti.
Dulles'ın 1959 sonbaharında ölümünden sonra, dış politikada daha doğrudan bir rol üstlendi. Avrupa, Afrika, Asya ve Güney Amerika'da gezilere çıktı. SSCB ile ilişkileri geliştirmek amacıyla Nikita Kruşçev'i ABD'ye davete edip özel görüşmeler yaptı. Planlanan ikinci zirve toplantısı, bir U-2 keşif uçağının SSCB toprakları üzerinde düşürülmesi yüzünden suya düştü. Keşif uçuşlarının dört yıldan beri yapıldığını itiraf ederek bu zamansız olayın sorumluluğunu üstlendi. Yönetiminin sonlarına yaklaştığı Ocak 1961 yılında Küba ile diplomatik ilişkileri kesti.
Her iki yönetim döneminde de birçok eleştiriye uğramakla birlikte, halkın sevgisini yitirmedi. Görevden ayrılınca, Kongre'nin kararıyla yeniden general rütbesini aldı. Pensilvanya'da Gettysburg'daki çiftliğine çekilip zamanının çoğunu anılarını yazmaya verdi.
1963'te yayımlanan Mandate for Change (Değişim İçin Yetki) kitabını Waging Peace (1965; Barışı Sürdürme) izledi.
1943 yılındaki İkinci Kahire Konferansı'nda Türkiye'nin savaşa girmemesi hemen hemen kesinleşince yaşadığı hayal kırıklığını şu sözleri ile ifade etmiştir:
|- |- |- |- |-
Orijinal kaynak: dwight d. eisenhower. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page